Bursa Genel Bilgi
Marmara Bölgesi’nde yer alan Bursa, kuzeyde Marmara Denizi, Yalova ve Kocaeli, kuzeydoğuda Sakarya, doğuda Bilecik, güneydoğuda Kütahya, güneybatı ve batıda Balıkesir illeri ile çevrilidir.
Bursa’nın kapladığı alan doğal bakımdan çeşitlilikler gösterir. Marmara kıyıları oldukça düz olup, Gemlik Körfezi en önemli girintisini oluşturur. yer yer plato niteliğini taşıyan, doğu batı doğrultusunda uzanan dağlarla bunların arasındaki dağlarla arasındaki geniş çöküntü alanlarından oluşur. Kuzeydeki Samanlı Dağları İznik Gölü çöküntüsü ile kesintiye uğrar. Bölgenin güneyinde ise, Mudanya Dağları, İznik Gölü’nün güneyindeki Katırlı (Aydın) dağları bulunmaktadır. Güneyde bu dağlar Bursa Ovasına doğru alçalır. Ovanın bitiminde yükselen Uludağ-Domaniç kitlesi ise buradaki en büyük engebelerdir. Uludağ 2.543 m. yüksekliği ile ilin en yüksek noktasıdır. Bursa’nın batı kesiminde, Marmara kıyısında ise yüksekliği 1.000 m.ye ulaşmayan tepeler vardır. Bu bölgenin güneyinde Bursa Ovasının devamı olan ve batıda Balıkesir’e doğru devam eden geniş bir çöküntü alanı dikkati çekmektedir. Bu çöküntü alanı içerisinde Ulubat Gölü ile Karacabey Ovası bulunmaktadır. İlçe topraklarında Türkiye’nin 5. büyük gölü olan İznik ile kuzeybatısındaki Ulubat Gölleri bulunmaktadır. Uludağ’ın doruğunda Karagöller ismi ile bilinen üç küçük göl daha vardır.
İlin en önemli akarsuyu Susurluk Çayı’nın bir kolu olan Nilüfer Çayı’dır. Uludağ’ın güney yamaçlarından doğan ve bir çok dere ile beslenen Nilüfer Çayı Bursa ve Karacabey Ovalarını sulamaktadır. Bunun yanı sıra Mustafakemalpaşa Çayı, Mustafakemalpaşa Ovasını sular ve Ulubat Gölüne dökülür. Göksu Uludağ’dan kaynaklanarak Yenişehir Ovasını sular, sonra da Sakarya Nehri’ne karışır.
Bursa’nın il sınırları içerisinde verimli ovaları bulunmaktadır. Bursa Ovası bunların en önemlisi olup, Uludağ’ın kuzeybatı eteklerinde yer alır. Ayrıca Mustafakemalpaşa, Karacabey, Orhangazi, Yenişehir, İnegöl ve İznik Ovaları da ilin önemli ovalarıdır. Toplam yüzölçümü 10.891 km2 olup, nüfusu 2.125.140’tır. İlin ekonomisi sanayi, tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Bursa’da sanayi dokumacılığa dayalıdır. 1960’lardan sonra otomotiv, gıda ve metal eşya sanayiinde gelişmiştir. Bursa il merkezinde yoğunlaşan sanayii kuruluşları, yan sanayi kolları olarak ilçelere de yayılmıştır. Tarım-sanayi ilişkisinin en gelişmiş olduğu illerden Bursa’da, yünlü, ipekli ve pamuklu dokuma, konserve, meyve suyu, salça, yağ ve diğer gıda sanayii ildeki tarım ürünlerine dayalıdır.Tarım alanlarında her türlü tahıl yetiştirilmekle beraber, ağırlık sanayi bitkileri, meyve ve sebze üretimine yöneliktir. Başta buğday olmak üzere, tütün, şeker pancarı, ay çiçeği, patates, soğan, baklagiller, yaş sebze ve meyve en çok yetiştirilen ürünlerdir. Zeytin, üzüm, şeftali, çilek, kestane, domates, biber ve enginar üretimi de onları tamamlamaktadır.
Tarımsal üretimin yanı sıra hayvancılık da ilin ekonomisinde önem taşımaktadır. Büyük ve küçükbaş hayvancılık yaygındır.Özellikle merinos ve kıvırcık türü koyunlar ile sığır yetiştirilmesi ön plandadır.
Başlangıcı Osmanlı dönemine kadar inen ve Türkiye’nin en büyük devlet harası olan Karacabey harası hayvan ırklarının ıslahı ve daha verimli ırklar yetiştirilmesi yönünden ayrı bir önem taşımaktadır. İlde kurulan bir çok modern tavuk çiftliklerinde et ve yumurta verimi yüksek tavuklar yetiştirilmektedir. Uludağ yöresinde arıcılık, Marmara kıyılarında ve göllerinde balıkçılık yapılır. Bugün eski önemini yitirmekle beraber, ipekböcekçiliği bir zamanlar Bursa ekonomisinin ana kaynağını oluşturmaktaydı. Nitekim XVII.yüzyıla ait kaynaklarda halkın büyük bölümünün kozacılık ve ipek dokumacılığı yaptığı yazılıdır. Günümüzde Bursa ve çevresinde dut fidanı, ipek böceği tohumu ve koza üreten özel işletmeler bulunmaktadır.
Bursa orman yönünden de oldukça zengindir. Karaçam, kızılçam, sarıçam, göknar, ardıç, kayın, meşe, gürgen, kestane ve çınar ağaçları bulunmaktadır. Bu yüzden de Bursa’da ve özellikle İnegöl ilçesinde mobilyacılık çok gelişmiştir.
Lawrence Smith isimli bir Amerikalo jeolog Bursa’da kromu bulmuştur.Günümüzde kromun yanı sıra volfram, linyit ve bor maden yatakları Bursa’da bulunmakta olup, işletilmektedir. Az miktarda da magnezit, kurşunlu çinko, amyant ve mermer de üretilmektedir.
Bursa’nın ekonomik etkinliklerinin başında turizm gelmektedir. Zengin tarihinin ortaya koyduğu eserlerin yanı sıra Romalılardan bu yana kullanılan şifalı suları ve kaplıcaları ile de ün yapmıştır. Ayrıca Türkiye’nin belli başlı kayak merkezi de Uludağ’da bulunmaktadır.
Tarih öncesine ait Bursa’daki ilk yerleşim, yörede yapılan kazılar sonucunda aydınlığa kavuşmuştur. Bursa yöresinde yapılan yüzey araştırmaları Kalkolitik devirlerde (MÖ.5500-3500) yıllarında yörede yerleşildiğini ortaya koymuştur. Prof.Dr.Kılıç Kökten, yöredeki yüzey çalışmalarını daha sonra İznik Gölü’nün kuzeyindeki höyüklere yöneltmiştir. Prof.Dr.Şevket Aziz Kansu da İznik Gölü çevresinde yaptığı araştırmalarda Prehistorik yerleşim alanları ile karşılaşmıştır. Bütün bu araştırmalar Bursa yöresinin Kalkolitik Dönemde (MÖ.5500-3500) ve onu izleyen Erken Tunç Çağında (MÖ.3000-2000) yörede yerleşildiğini ve bu yörede maden işletildiğini ortaya koymuştur.
Bazı antik kaynaklara göre; kentin kurucusu I.Prusias’dır (M.Ö.232-192). Kartaca Kralı Hannibal, Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşı kaybedince, birlikleriyle beraber I.Prusias’a sığınmıştır. Burada zafer kazanan bir komutan gibi karşılanıp, saygı görmüş ve buna karşılık olarak Hannibal, emrindeki askerlerle bir kent kurarak, Prusias’ın adını verip Ona armağan etmiştir. İlkçağ Prousa’sının bulunduğu alanda, çok az İlkçağ kalıntılarına, mimari parçalara rastlanmıştır. Bunlar arasında en önemlileri, bugün Tophane semtinde, Okçu Baba Türbesi bitişiğindeki İlkçağa tarihlenen sur parçaları ile aynı yerde, caddenin karşı yanındaki Ortaçağ surlarının yapımında kullanıldığı görülen mimari parçalardır.
Bursa yöresi MÖ.1200-700 yıllarında Balkanlardan gelen kavimlerin yerleşmesine de sahne olmuştur. Bursa İl merkezinde özellikle Muradiye semtinde bulunan Frig ve Hitit kalıntıları, yeterince açıklık getirmemekle beraber, onların da bu bölgede yaşamış olduklarını göstermektedir. MÖ.700 yıllarında İskit saldırılarından kaçan Bithynialılar da İzmit Körfezi’nden başlayarak Sakarya ile Bursa arasındaki alana yerleşmişlerdir. Bu durumda Bursa Bithynialıların önemli bir kenti konumuna gelmiştir. MÖ.600’de Bursa yöresi Lydialıların eline geçmiş, daha sonra Persler burada egemenlik kurmuşlardır. Daskyleion’daki (Karacabey) Pers satrabının yönetimine bütün bölge girmiştir. MÖ.88’de Mithridates (Pontus Kralı) Bursa yöresini ele geçirmiş ve Bithynia Krallığını da kontrolü altına almıştır. MÖ.75 ve 74’te Bithynia kralı IV. Nikomedes burasını vasiyet yoluyla Romalılara bırakmıştır.
Roma İmparatoru Traianus (MS.98-117) zamanında Bursa büyük bir gelişim göstermiştir. Bu dönemde Bursa kaplıcalarının özelliği fark edilmiş ve kent Gaius Plinius zamanında sur dışına kadar yayılmıştır. O dönemde yapılan kaplıca hamamları, saray, kütüphane, gymnasium ve agora ile Bursa yeni bir görünüm kazanmıştır.
Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Bursa, Doğu Roma’nın beş eyaletinden biri olmuştur. Bu dönemlerde Bursa, kuzeyden gelen Gotların, Hunların ve güneyden gelen Arapların akınlarına uğramış ve çok zor günler geçirmiştir. Bizans İmparatoru Iustinianus zamanında kent yeni baştan imar edilmiş, İmparatoriçe Thedora 525’te beraberindeki 4000 kişi ile Bursa’ya gelerek buradaki kaplıcalardan yararlanmıştır. İmparator Constantinius VII. (919-944) kenti bir kez daha onarmış, kiliseler, manastırlar ve yeni hamamlar eklemiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklu Sultanı Kutulmuşoğlu Süleyman Şah, önce İznik’i ele geçirmiş (1008) ve Bizans’a karşı büyük bir üstünlük sağlamıştır. Ancak, Haçlıların da yardımıyla Bizanslılar Bursa yöresini yeniden ele geçirmişlerdir. Bursa birkaç kez Selçuklular ile Bizanslılar arasında el değiştirmiştir.
Osmanlı Devletinin kurulmasını ve güçlenmesini izleyen yıllarda Osmanlılar buraya yoğun akınlar yapmışlar, sonunda Orhan Gazi 1326’das Bursa’yı ele geçirmiştir. Orhan Gazi’nin ölümünden sonra 1360’ta Sultan I.Nurat Hüdavendigâr Bursa’da imar çalışmalarına girmiş, Çekirge semtinde kendi ismini taşıyan yapı topluluğunu yaptırmıştır.
Yıldırım Beyazıt döneminde ise şehir, yeni yapılan eserlerle daha da genişlemiştir. Ancak Yıldırım Beyazıt’ın 1402’de Ankara Savaşı’nda yenilmesinden sonra Timur Bursa’ya girmiş ve şehri tahrip etmiştir. Yıldırım Beyazıt’ın ölümünden sonra on yıl süren kardeş kavgası sonunda Çelebi Sultan Mehmet Bursa’da yıkılan yapıları yenilemiş ve yeni yapılarla da şehri imar etmiştir. Bundan sonra Osmanlı’nın başkenti olan Bursa, İstanbul’un fethine kadar Osmanlının siyasi ve kültürel bir merkezi olmuştur.
Bursa 1841 yılında eyalet merkezi olmuştur. 1855 depremi Bursa’ya büyük zarar vermiştir. 1859 yılında sancak merkezi, 1867 yılında Hüdavendigâr eyalet merkezi olan Bursa, 1923 yılında da il olmuştur.
Kurtuluş Savaşı öncesi 8 Temmuz 1920’de Yunanlılar Bursa’yı işgal etmişler, 30 Ağustos Zaferinden sonra da 10-11 Eylül 1922’de şehirden çekilmişlerdir. Cumhuriyetin ilanından sonra Bursa il konumunu korumuştur.Tarihi geçmişi oldukça eskiye inen Bursa’da o dönemlerden günümüze ulaşabilen yapılar yok denecek kadar azdır. Antik çağ yapıları Bursa’nın çeşitli tarihlerde uğradığı akınlarda yıkılmış, Osmanlı yapılanmasında da onların taşlarından yararlanılmıştır. Kentin ilk kurulduğu Hisar Mahallesi’nde az da olsa antik çağın mimari kalıntılarına ve küçük buluntularına rastlanılmaktadır. Bunlar arasında Bithynialılar zamanında yapıldığı sanılan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kullanıldığı sanılan ve onarım geçiren surların bazı bölümleri günümüze ulaşmıştır. Osmanlı döneminde yapılan I.Beyazıt’ın işa ettirdiği Ulu Cami, Osman Gazi’nin oğlu Alaeddin Bey’in yaptırdığı Alaeddin Camisi, Orhan Camisi, Timurtaş Paşa Camisi, Emir Sultan Camisi, Altıparmak Camisi, Hacı İskender Camisi, İvaz Paşa Camisi, Hoca Alizade Camisi, Molla Fenari Camisi, Şehabeddin Paşa Camisi, Şahadet Camisi, Selçuk Hatun Mescidi, Yeşil Külliye, Muradiye Külliyesi, Hüdavendigâr Külliyesi, Yıldırım Külliyesi kentin belli başlı camileridir.
Ayrıca Osman Bey’den Fatih Sultan Mehmet’e kadar olan Osmanlı padişahlarının türbeleri de burada bulunmaktadır. Gülçiçek Hatun Türbesi, Devlet hatun Türbesi, Nalıncılar Hamamı, Şengül hamamı, Mahkeme Hamamı, Umurbey Hamamı, Atpazarı Hamamı, Emir Hanı, Kapan Hanı, Çukur Han, Geyve Hanı, İpek Hanı, Tuzpazarı Hanı, Koza Hanı, Fidan Hanı, Pirinç Hanı, Büyük Kapalı Çarşı, Yıldırım Beyazıt Bedesteni günümüze gelebilen diğer Osmanlı eserleridir. Bursa kaplıcalarının en ünlüleri olan Eski Kaplıca, Çekirge Hamamı, Kükürtlü Kaplıca, Yeni Kaplıca, Kaynarca hamamı ve Karamustafapaşa Kaplıcası da onları tamamlamaktadır.
Marmara Bölgesi’nde yer alan Bursa, kuzeyde Marmara Denizi, Yalova ve Kocaeli, kuzeydoğuda Sakarya, doğuda Bilecik, güneydoğuda Kütahya, güneybatı ve batıda Balıkesir illeri ile çevrilidir.
Bursa’nın kapladığı alan doğal bakımdan çeşitlilikler gösterir. Marmara kıyıları oldukça düz olup, Gemlik Körfezi en önemli girintisini oluşturur. yer yer plato niteliğini taşıyan, doğu batı doğrultusunda uzanan dağlarla bunların arasındaki dağlarla arasındaki geniş çöküntü alanlarından oluşur. Kuzeydeki Samanlı Dağları İznik Gölü çöküntüsü ile kesintiye uğrar. Bölgenin güneyinde ise, Mudanya Dağları, İznik Gölü’nün güneyindeki Katırlı (Aydın) dağları bulunmaktadır. Güneyde bu dağlar Bursa Ovasına doğru alçalır. Ovanın bitiminde yükselen Uludağ-Domaniç kitlesi ise buradaki en büyük engebelerdir. Uludağ 2.543 m. yüksekliği ile ilin en yüksek noktasıdır. Bursa’nın batı kesiminde, Marmara kıyısında ise yüksekliği 1.000 m.ye ulaşmayan tepeler vardır. Bu bölgenin güneyinde Bursa Ovasının devamı olan ve batıda Balıkesir’e doğru devam eden geniş bir çöküntü alanı dikkati çekmektedir. Bu çöküntü alanı içerisinde Ulubat Gölü ile Karacabey Ovası bulunmaktadır. İlçe topraklarında Türkiye’nin 5. büyük gölü olan İznik ile kuzeybatısındaki Ulubat Gölleri bulunmaktadır. Uludağ’ın doruğunda Karagöller ismi ile bilinen üç küçük göl daha vardır.
İlin en önemli akarsuyu Susurluk Çayı’nın bir kolu olan Nilüfer Çayı’dır. Uludağ’ın güney yamaçlarından doğan ve bir çok dere ile beslenen Nilüfer Çayı Bursa ve Karacabey Ovalarını sulamaktadır. Bunun yanı sıra Mustafakemalpaşa Çayı, Mustafakemalpaşa Ovasını sular ve Ulubat Gölüne dökülür. Göksu Uludağ’dan kaynaklanarak Yenişehir Ovasını sular, sonra da Sakarya Nehri’ne karışır.
Bursa’nın il sınırları içerisinde verimli ovaları bulunmaktadır. Bursa Ovası bunların en önemlisi olup, Uludağ’ın kuzeybatı eteklerinde yer alır. Ayrıca Mustafakemalpaşa, Karacabey, Orhangazi, Yenişehir, İnegöl ve İznik Ovaları da ilin önemli ovalarıdır. Toplam yüzölçümü 10.891 km2 olup, nüfusu 2.125.140’tır. İlin ekonomisi sanayi, tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Bursa’da sanayi dokumacılığa dayalıdır. 1960’lardan sonra otomotiv, gıda ve metal eşya sanayiinde gelişmiştir. Bursa il merkezinde yoğunlaşan sanayii kuruluşları, yan sanayi kolları olarak ilçelere de yayılmıştır. Tarım-sanayi ilişkisinin en gelişmiş olduğu illerden Bursa’da, yünlü, ipekli ve pamuklu dokuma, konserve, meyve suyu, salça, yağ ve diğer gıda sanayii ildeki tarım ürünlerine dayalıdır.Tarım alanlarında her türlü tahıl yetiştirilmekle beraber, ağırlık sanayi bitkileri, meyve ve sebze üretimine yöneliktir. Başta buğday olmak üzere, tütün, şeker pancarı, ay çiçeği, patates, soğan, baklagiller, yaş sebze ve meyve en çok yetiştirilen ürünlerdir. Zeytin, üzüm, şeftali, çilek, kestane, domates, biber ve enginar üretimi de onları tamamlamaktadır.
Tarımsal üretimin yanı sıra hayvancılık da ilin ekonomisinde önem taşımaktadır. Büyük ve küçükbaş hayvancılık yaygındır.Özellikle merinos ve kıvırcık türü koyunlar ile sığır yetiştirilmesi ön plandadır.
Başlangıcı Osmanlı dönemine kadar inen ve Türkiye’nin en büyük devlet harası olan Karacabey harası hayvan ırklarının ıslahı ve daha verimli ırklar yetiştirilmesi yönünden ayrı bir önem taşımaktadır. İlde kurulan bir çok modern tavuk çiftliklerinde et ve yumurta verimi yüksek tavuklar yetiştirilmektedir. Uludağ yöresinde arıcılık, Marmara kıyılarında ve göllerinde balıkçılık yapılır. Bugün eski önemini yitirmekle beraber, ipekböcekçiliği bir zamanlar Bursa ekonomisinin ana kaynağını oluşturmaktaydı. Nitekim XVII.yüzyıla ait kaynaklarda halkın büyük bölümünün kozacılık ve ipek dokumacılığı yaptığı yazılıdır. Günümüzde Bursa ve çevresinde dut fidanı, ipek böceği tohumu ve koza üreten özel işletmeler bulunmaktadır.
Bursa orman yönünden de oldukça zengindir. Karaçam, kızılçam, sarıçam, göknar, ardıç, kayın, meşe, gürgen, kestane ve çınar ağaçları bulunmaktadır. Bu yüzden de Bursa’da ve özellikle İnegöl ilçesinde mobilyacılık çok gelişmiştir.
Lawrence Smith isimli bir Amerikalo jeolog Bursa’da kromu bulmuştur.Günümüzde kromun yanı sıra volfram, linyit ve bor maden yatakları Bursa’da bulunmakta olup, işletilmektedir. Az miktarda da magnezit, kurşunlu çinko, amyant ve mermer de üretilmektedir.
Bursa’nın ekonomik etkinliklerinin başında turizm gelmektedir. Zengin tarihinin ortaya koyduğu eserlerin yanı sıra Romalılardan bu yana kullanılan şifalı suları ve kaplıcaları ile de ün yapmıştır. Ayrıca Türkiye’nin belli başlı kayak merkezi de Uludağ’da bulunmaktadır.
Tarih öncesine ait Bursa’daki ilk yerleşim, yörede yapılan kazılar sonucunda aydınlığa kavuşmuştur. Bursa yöresinde yapılan yüzey araştırmaları Kalkolitik devirlerde (MÖ.5500-3500) yıllarında yörede yerleşildiğini ortaya koymuştur. Prof.Dr.Kılıç Kökten, yöredeki yüzey çalışmalarını daha sonra İznik Gölü’nün kuzeyindeki höyüklere yöneltmiştir. Prof.Dr.Şevket Aziz Kansu da İznik Gölü çevresinde yaptığı araştırmalarda Prehistorik yerleşim alanları ile karşılaşmıştır. Bütün bu araştırmalar Bursa yöresinin Kalkolitik Dönemde (MÖ.5500-3500) ve onu izleyen Erken Tunç Çağında (MÖ.3000-2000) yörede yerleşildiğini ve bu yörede maden işletildiğini ortaya koymuştur.
Bazı antik kaynaklara göre; kentin kurucusu I.Prusias’dır (M.Ö.232-192). Kartaca Kralı Hannibal, Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşı kaybedince, birlikleriyle beraber I.Prusias’a sığınmıştır. Burada zafer kazanan bir komutan gibi karşılanıp, saygı görmüş ve buna karşılık olarak Hannibal, emrindeki askerlerle bir kent kurarak, Prusias’ın adını verip Ona armağan etmiştir. İlkçağ Prousa’sının bulunduğu alanda, çok az İlkçağ kalıntılarına, mimari parçalara rastlanmıştır. Bunlar arasında en önemlileri, bugün Tophane semtinde, Okçu Baba Türbesi bitişiğindeki İlkçağa tarihlenen sur parçaları ile aynı yerde, caddenin karşı yanındaki Ortaçağ surlarının yapımında kullanıldığı görülen mimari parçalardır.
Bursa yöresi MÖ.1200-700 yıllarında Balkanlardan gelen kavimlerin yerleşmesine de sahne olmuştur. Bursa İl merkezinde özellikle Muradiye semtinde bulunan Frig ve Hitit kalıntıları, yeterince açıklık getirmemekle beraber, onların da bu bölgede yaşamış olduklarını göstermektedir. MÖ.700 yıllarında İskit saldırılarından kaçan Bithynialılar da İzmit Körfezi’nden başlayarak Sakarya ile Bursa arasındaki alana yerleşmişlerdir. Bu durumda Bursa Bithynialıların önemli bir kenti konumuna gelmiştir. MÖ.600’de Bursa yöresi Lydialıların eline geçmiş, daha sonra Persler burada egemenlik kurmuşlardır. Daskyleion’daki (Karacabey) Pers satrabının yönetimine bütün bölge girmiştir. MÖ.88’de Mithridates (Pontus Kralı) Bursa yöresini ele geçirmiş ve Bithynia Krallığını da kontrolü altına almıştır. MÖ.75 ve 74’te Bithynia kralı IV. Nikomedes burasını vasiyet yoluyla Romalılara bırakmıştır.
Roma İmparatoru Traianus (MS.98-117) zamanında Bursa büyük bir gelişim göstermiştir. Bu dönemde Bursa kaplıcalarının özelliği fark edilmiş ve kent Gaius Plinius zamanında sur dışına kadar yayılmıştır. O dönemde yapılan kaplıca hamamları, saray, kütüphane, gymnasium ve agora ile Bursa yeni bir görünüm kazanmıştır.
Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Bursa, Doğu Roma’nın beş eyaletinden biri olmuştur. Bu dönemlerde Bursa, kuzeyden gelen Gotların, Hunların ve güneyden gelen Arapların akınlarına uğramış ve çok zor günler geçirmiştir. Bizans İmparatoru Iustinianus zamanında kent yeni baştan imar edilmiş, İmparatoriçe Thedora 525’te beraberindeki 4000 kişi ile Bursa’ya gelerek buradaki kaplıcalardan yararlanmıştır. İmparator Constantinius VII. (919-944) kenti bir kez daha onarmış, kiliseler, manastırlar ve yeni hamamlar eklemiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklu Sultanı Kutulmuşoğlu Süleyman Şah, önce İznik’i ele geçirmiş (1008) ve Bizans’a karşı büyük bir üstünlük sağlamıştır. Ancak, Haçlıların da yardımıyla Bizanslılar Bursa yöresini yeniden ele geçirmişlerdir. Bursa birkaç kez Selçuklular ile Bizanslılar arasında el değiştirmiştir.
Osmanlı Devletinin kurulmasını ve güçlenmesini izleyen yıllarda Osmanlılar buraya yoğun akınlar yapmışlar, sonunda Orhan Gazi 1326’das Bursa’yı ele geçirmiştir. Orhan Gazi’nin ölümünden sonra 1360’ta Sultan I.Nurat Hüdavendigâr Bursa’da imar çalışmalarına girmiş, Çekirge semtinde kendi ismini taşıyan yapı topluluğunu yaptırmıştır.
Yıldırım Beyazıt döneminde ise şehir, yeni yapılan eserlerle daha da genişlemiştir. Ancak Yıldırım Beyazıt’ın 1402’de Ankara Savaşı’nda yenilmesinden sonra Timur Bursa’ya girmiş ve şehri tahrip etmiştir. Yıldırım Beyazıt’ın ölümünden sonra on yıl süren kardeş kavgası sonunda Çelebi Sultan Mehmet Bursa’da yıkılan yapıları yenilemiş ve yeni yapılarla da şehri imar etmiştir. Bundan sonra Osmanlı’nın başkenti olan Bursa, İstanbul’un fethine kadar Osmanlının siyasi ve kültürel bir merkezi olmuştur.
Bursa 1841 yılında eyalet merkezi olmuştur. 1855 depremi Bursa’ya büyük zarar vermiştir. 1859 yılında sancak merkezi, 1867 yılında Hüdavendigâr eyalet merkezi olan Bursa, 1923 yılında da il olmuştur.
Kurtuluş Savaşı öncesi 8 Temmuz 1920’de Yunanlılar Bursa’yı işgal etmişler, 30 Ağustos Zaferinden sonra da 10-11 Eylül 1922’de şehirden çekilmişlerdir. Cumhuriyetin ilanından sonra Bursa il konumunu korumuştur.Tarihi geçmişi oldukça eskiye inen Bursa’da o dönemlerden günümüze ulaşabilen yapılar yok denecek kadar azdır. Antik çağ yapıları Bursa’nın çeşitli tarihlerde uğradığı akınlarda yıkılmış, Osmanlı yapılanmasında da onların taşlarından yararlanılmıştır. Kentin ilk kurulduğu Hisar Mahallesi’nde az da olsa antik çağın mimari kalıntılarına ve küçük buluntularına rastlanılmaktadır. Bunlar arasında Bithynialılar zamanında yapıldığı sanılan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kullanıldığı sanılan ve onarım geçiren surların bazı bölümleri günümüze ulaşmıştır. Osmanlı döneminde yapılan I.Beyazıt’ın işa ettirdiği Ulu Cami, Osman Gazi’nin oğlu Alaeddin Bey’in yaptırdığı Alaeddin Camisi, Orhan Camisi, Timurtaş Paşa Camisi, Emir Sultan Camisi, Altıparmak Camisi, Hacı İskender Camisi, İvaz Paşa Camisi, Hoca Alizade Camisi, Molla Fenari Camisi, Şehabeddin Paşa Camisi, Şahadet Camisi, Selçuk Hatun Mescidi, Yeşil Külliye, Muradiye Külliyesi, Hüdavendigâr Külliyesi, Yıldırım Külliyesi kentin belli başlı camileridir.
Ayrıca Osman Bey’den Fatih Sultan Mehmet’e kadar olan Osmanlı padişahlarının türbeleri de burada bulunmaktadır. Gülçiçek Hatun Türbesi, Devlet hatun Türbesi, Nalıncılar Hamamı, Şengül hamamı, Mahkeme Hamamı, Umurbey Hamamı, Atpazarı Hamamı, Emir Hanı, Kapan Hanı, Çukur Han, Geyve Hanı, İpek Hanı, Tuzpazarı Hanı, Koza Hanı, Fidan Hanı, Pirinç Hanı, Büyük Kapalı Çarşı, Yıldırım Beyazıt Bedesteni günümüze gelebilen diğer Osmanlı eserleridir. Bursa kaplıcalarının en ünlüleri olan Eski Kaplıca, Çekirge Hamamı, Kükürtlü Kaplıca, Yeni Kaplıca, Kaynarca hamamı ve Karamustafapaşa Kaplıcası da onları tamamlamaktadır.