Kastamonu Genel Bilgi
Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Kastamonu’nun doğusunda Sinop, güneyinde Çankırı, kuzeybatısında Bartın, kuzeyinde Karadeniz, batısında Karabük, güneydoğusunda da Çorum ili yer almaktadır. Kastamonu, kuzeyde Karadeniz kıyısına dik biçimde uzanan Küre (İsfendiyar) Dağları, güneyde Ilgaz Dağı ve bunların arasındaki dalgalı düzlüklerden oluşmaktadır. Ayrıca ilin güneyini Köroğlu Dağlarının uzantıları engebelendirir. Küre Dağları duvarı andıran görünümleriyle, kıyı ile iç kesimleri birbirinden ayırmaktadır. Yaralıgöz Dağının Türbekaya Tepesi’nde (2.019 m.) Küre Dağları en yüksek noktasına ulaşır. Ilgaz Dağı’nın en yüksek noktası da Büyükhacet (2.587 m.) ve Küçükhacet (2.546 m.) Tepeleridir.
İl topraklarında büyük ve kesintisiz düzlükler bulunmamaktadır. Gökırmak Vadisindeki küçük ovalar, Devres Çayı vadisindeki Tosya ve Devrekâni ovaları belli başlı düzlüklerdir. Aynı zamanda bu ovalar step görünümündedir. İl topraklarını Gökırmak, Araç, Devrekâni ve Devres çayları sulamaktadır. Daday’ın güneybatısındaki Eğriceova Dağından kaynaklanan Gökırmak’a Karaçomak Deresi katılmış ve bu dere üzerinde Karaçomak Barajı kurulmuştur. Gökırmak ile Devres Çayı il sınırları dışından Kızılırmak’a katılır ve sularını Karadeniz’e akıtır. İlin orta kesiminden çıkan Devrekâni Çayı ise Cide’nin batısından Karadeniz’e dökülür.
Kastamonu orman örtüsü bakımından Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biridir. Küre Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçları ve Ilgaz yoğun bir bitki ve orman örtüsü ile kaplıdır. İnebolu-Cide yöreleri kayın, meşe, gürgen, kayacık, kestane ve göknar ağaçları ile kaplıdır. Ilgaz Dağları ile Devres Vadisi arasında kalan alanlar sarıçam, karaçam ve göknar ormanları ile kaplıdır. Devrekâni-Azdavay arasında ise kayın, meşe, göknar, karaçam ve sarıçam ormanları bulunmaktadır. Ayrıca bu ormanlar yabani hayvanları da barındırmaktadır.
Denizden yüksekliği 850 m. olan Kastamonu’nun yüzölçümü 13.108 km2 olup, toplam nüfusu 103.340’tır. Kastamonu’da Karasal iklim hüküm sürmekte olup, kışları sert, soğuk ve yağışlı, yazları serin geçer.
İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, ormancılık, sanayi ve turizme dayalıdır. Tarıma elverişli alanların az olmasına karşılık, dar kıyı şeridinde fındık, Antepfıstığı, zeytin, mandalina, meyve ve sebze yetiştirilir. İç kesimlerde şeker pancarı, buğday, arpa, elma, patates, mısır, domates, hayvan yemi, çavdar, kendir yetiştirilmektedir. Büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmakta olup, sığır, koyun, Ankara keçisi ve manda yetiştirilir. Tavukçuluk yapılır. Kıyı kesimlerinde de balıkçılık yapılmaktadır.
İldeki başlıca sanayi tesisleri Küre Bakırlı Prit İşletmesi, Taşköprü Kendir Sanayii Kuruluşu, Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikalarının Taşköprü’deki Müessesesi, Et ve Balık Kurumu Kombinaları, Orman Ürünleri sanayii Kurumu, Cide Kereste Fabrikası, yem Sanayii Fabrikası, Süt Endüstrisi Kurumu ve Şeker Fabrikaları bulunmaktadır. Ayrıca ilde, küçük sanayi, orman ürünlerinin işlenmesi, dokumacılık, bakırcılık ve geleneksel el sanatları gelişmiştir.
Ilgaz Dağı Milli Parkı, Tosya Kartdağı, Ballıdağ, Elekdağ’da yabani hayvan, özellikle geyik ve karacalar için koruma ve üretme alanları kurulmuştur. Ayrıca Ilgaz başta olmak üzere Azdavay, Cide, Çiftlik, Tosya gibi orman alanlarında dinlenme yerleri ve mesireler bulunmakta olup, bunların il turizmine büyük katkısı vardır. Ayrıca Ilgaz Dağı’ndaki Kış Sporları Tesisleri ilin ekonomisinde önemli yer tutmaktadır.
Kastamonu yer altı kaynakları yönünden de zengin olup, Araç ve İnebolu’da çimento hammaddesi, Azdavay’da kil ve taşkömürü, Bozkurt’ta civa, Daday’da kuvarsit, Küre’de Bakır, Taşköprü’de kaolin, Tosya’da da manganez ve linyit yatakları bulunmaktadır.
Kastamonu ve yöresinde yapılan arkeoloji ve yüzey araştırmaları, Paleolitik Çağdan itibaren yörede bir yerleşim olduğunu göstermiştir. Gölköy’de ele geçen buluntular Orta Paleolitik Çağda bir yerleşim olduğuna işaret etmektedir. Kastamonu’da İlkçağda yerleşim olduğunu anıtsal kaya mezarlarından anlaşılmaktadır. Kaya mezarlarının 3 tanesi, İsmail Bey Camisi bitişiğindeki Şehinşah Kayası denilen kaya bloğunun çeşitli yüzlerine oyulmuştur. Ayrıca kentin diğer ucunda, güneybatısında, Oyulmuş Kaya denilen bir kaya mezarı daha bulunmaktadır. Bunun anıtsal ön yüzü, bir tapınağın ön yüzüne benzetilmişse de sütunları zamanla aşınmıştır. Bu kaya mezarları, MÖ.700 dolaylarına tarihlendirilmiştir. İl sınırları içerisinde Pompeipolis (Taşköprü), Kytoron, Aigialos ve Abonou-ionopolis (İnebolu) antik kentleri bulunmaktadır.
Hitit kaynaklarında Pala ve Tumana olarak bu yöreden söz edilmiş oluşu Hititlerin bölgeye yerleştiklerini göstermektedir. Kastamonu yöresi, MÖ.XVIII.yüzyılda Gas’ların yurdu olarak isimlendirilmiş ve onları Hititler izlemiştir. Hititlerden sonra Frigyalılar, Kimmerler ve Lydialıların egemen olduğu bölge, M.Ö.IV.yüzyılda Perslerin eline geçmiştir. M.Ö.IV.yüzyılda Büyük İskender Anadolu’nun büyük bir bölümü ile Kastamonu yöresini’de egemenliği altına almıştır. İskender’in ölümünden sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö.I.yüzyılda Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Uzun süre Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu, M.S.395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) toprakları içerisinde kalmıştır. Romalıların bu yörede kurduğu Paflagonia isimli eyaletin merkezi olan Pompeipolis Höyüğü bugünkü Taşköprü ilçesinde bulunmaktadır. Bizans hanedanı Komenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu kalesi XII.yüzyıla tarihlendirilmiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklu kumandanı Tutak Bey’in yönetimindeki kuvvetler Kastamonu yöresine kadar gelmişlerdir. Kastamonu’nun Anadolu Selçukluları egemenliğine geçmesi Süleyman Şah zamanında olmuştur. Komutanlarından Emir Karatekin 1075 yılında Çankırı ve Sinop’un yanı sıra Kastamonu’yu da Bizanslılardan alarak Selçuklulara bağlamıştır. Haçlı Seferleri sırasında 1096’da Selçuklular Anadolu’nun iç bölgelerine çekilmek zorunda kalmışlar ve Kastamonu çevresi yeniden Bizans hakimiyetine geçmiştir. Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş Tekin zamanında, 1105 yılında Danişmentlilerin eline geçen yöre, 100 yıla yakın bir süre Danişmentlilerin idaresinde kalmıştır. I.Kılıçarslan’ın oğullarından Melik Arap 1126’da Kastamonu yöresini yeniden ele geçirmişse de yöre Bizanslılar ile Selçuklular arasında sürekli el değiştirmiştir. Selçuklu Sultanı İzzettin Mesut’un 1155’te ölümü üzerine oğullarından Şahinşah yöreye Melik olmuştur. Alaeddin Keykubat zamanında Kastamonu bir uç merkezi haline getirilmiştir. Selçuklular Sinop’ta bir tersane kurmuş ve bunun sonucu olarak da Kastamonu Kuzey Anadolu’nun önemli bir vilayeti konumuna gelmiştir.
Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra Candaroğulları yöreyi egemenlikleri altına almışlar ve 1392 yılında Kastamonu Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra Sinop’ta yaşayan İsfendiyar Bey yöreye hakim olmuştur. Osmanlı birliğini yeniden kurmayı başaran Çelebi Sultan Mehmet İsfendiyar Bey’i kendisine bağlamış ve Candaroğullarının Osmanlılara katılmasını sağlamıştır. Bunun ardından 1461’de Fatih Sultan Mehmet zamanında yöre, kesin olarak Osmanlı toprakları içerisine alınmıştır.
XVI.-XVII.yüzyıllarda Kastamonu yöresi Celalî Ayaklanmalarından etkilenmiştir. I.Dünya Savaşı sonrasında işgale uğramayan Kastamonu’da Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ve Kastamonu Müdafa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti adı altında örgütler kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan ve diğer yerlerden kaçırılan silah ve mühimmat, Ankara’ya ulaştırılmak üzere İnebolu iskelesine getirilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra il konumunu sürdürmüş ve Atatürk 23 Ağustos 1925’te Kastamonu’ya gelerek Kıyafet ve Şapka İnkılâbını burada başlatmıştır.
Kastamonu’nun belli başlı tarihi eserleri; Kastamonu Kalesi, Atabey Camisi (1273), İbn Neccar Camisi (1353), İsmail Bey Külliyesi, Nasrullah Camisi (1506), Yakup Ağa Külliyesi (1547), Sinan Bey Camisi (1571), Şeyh Şaban-ı Veli Camisi (1580), Duruçay Köyü’nde Halil Bey Camisi (1363), Kasaba Köyü’nde Mahmut Bey Camisi (1366), Karanlık Evliya Türbesi, Atabey Türbesi, Müfessir Alaaddin Türbesi, Terziköyü’nde Adil Bey Türbesi, Hatun Sultan Türbesi, Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi, Pervaneoğlu Ali Şifahanesi (1272), Münire Medresesi, Deve Hanı, İsmail Bey Hanı, Durağan Hanı, Elmayakası Köyü’nde Atabey Hanı, Urgan Hanı, Arabapazarı’nda Çifte Hamam, Nasrullah Köprüsü (1506), Saat Kulesi (1891), Mimar Kemalettin üslubunda yapılmış Vilayet binası, Lise ve Müze binaları, Kastamonu sivil mimarisi örneklerinden ahşap evler, Burhan Küçük evi, Daday Köpekçioğlu Konağı, Balabanlar Konağı ve köylerdeki geleneksel mimariyi yansıtan evler dikkati çekmektedir. Ayrıca ilde mağara ve mesire yerleri bulunmaktadır.
Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Kastamonu’nun doğusunda Sinop, güneyinde Çankırı, kuzeybatısında Bartın, kuzeyinde Karadeniz, batısında Karabük, güneydoğusunda da Çorum ili yer almaktadır. Kastamonu, kuzeyde Karadeniz kıyısına dik biçimde uzanan Küre (İsfendiyar) Dağları, güneyde Ilgaz Dağı ve bunların arasındaki dalgalı düzlüklerden oluşmaktadır. Ayrıca ilin güneyini Köroğlu Dağlarının uzantıları engebelendirir. Küre Dağları duvarı andıran görünümleriyle, kıyı ile iç kesimleri birbirinden ayırmaktadır. Yaralıgöz Dağının Türbekaya Tepesi’nde (2.019 m.) Küre Dağları en yüksek noktasına ulaşır. Ilgaz Dağı’nın en yüksek noktası da Büyükhacet (2.587 m.) ve Küçükhacet (2.546 m.) Tepeleridir.
İl topraklarında büyük ve kesintisiz düzlükler bulunmamaktadır. Gökırmak Vadisindeki küçük ovalar, Devres Çayı vadisindeki Tosya ve Devrekâni ovaları belli başlı düzlüklerdir. Aynı zamanda bu ovalar step görünümündedir. İl topraklarını Gökırmak, Araç, Devrekâni ve Devres çayları sulamaktadır. Daday’ın güneybatısındaki Eğriceova Dağından kaynaklanan Gökırmak’a Karaçomak Deresi katılmış ve bu dere üzerinde Karaçomak Barajı kurulmuştur. Gökırmak ile Devres Çayı il sınırları dışından Kızılırmak’a katılır ve sularını Karadeniz’e akıtır. İlin orta kesiminden çıkan Devrekâni Çayı ise Cide’nin batısından Karadeniz’e dökülür.
Kastamonu orman örtüsü bakımından Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biridir. Küre Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçları ve Ilgaz yoğun bir bitki ve orman örtüsü ile kaplıdır. İnebolu-Cide yöreleri kayın, meşe, gürgen, kayacık, kestane ve göknar ağaçları ile kaplıdır. Ilgaz Dağları ile Devres Vadisi arasında kalan alanlar sarıçam, karaçam ve göknar ormanları ile kaplıdır. Devrekâni-Azdavay arasında ise kayın, meşe, göknar, karaçam ve sarıçam ormanları bulunmaktadır. Ayrıca bu ormanlar yabani hayvanları da barındırmaktadır.
Denizden yüksekliği 850 m. olan Kastamonu’nun yüzölçümü 13.108 km2 olup, toplam nüfusu 103.340’tır. Kastamonu’da Karasal iklim hüküm sürmekte olup, kışları sert, soğuk ve yağışlı, yazları serin geçer.
İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, ormancılık, sanayi ve turizme dayalıdır. Tarıma elverişli alanların az olmasına karşılık, dar kıyı şeridinde fındık, Antepfıstığı, zeytin, mandalina, meyve ve sebze yetiştirilir. İç kesimlerde şeker pancarı, buğday, arpa, elma, patates, mısır, domates, hayvan yemi, çavdar, kendir yetiştirilmektedir. Büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmakta olup, sığır, koyun, Ankara keçisi ve manda yetiştirilir. Tavukçuluk yapılır. Kıyı kesimlerinde de balıkçılık yapılmaktadır.
İldeki başlıca sanayi tesisleri Küre Bakırlı Prit İşletmesi, Taşköprü Kendir Sanayii Kuruluşu, Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikalarının Taşköprü’deki Müessesesi, Et ve Balık Kurumu Kombinaları, Orman Ürünleri sanayii Kurumu, Cide Kereste Fabrikası, yem Sanayii Fabrikası, Süt Endüstrisi Kurumu ve Şeker Fabrikaları bulunmaktadır. Ayrıca ilde, küçük sanayi, orman ürünlerinin işlenmesi, dokumacılık, bakırcılık ve geleneksel el sanatları gelişmiştir.
Ilgaz Dağı Milli Parkı, Tosya Kartdağı, Ballıdağ, Elekdağ’da yabani hayvan, özellikle geyik ve karacalar için koruma ve üretme alanları kurulmuştur. Ayrıca Ilgaz başta olmak üzere Azdavay, Cide, Çiftlik, Tosya gibi orman alanlarında dinlenme yerleri ve mesireler bulunmakta olup, bunların il turizmine büyük katkısı vardır. Ayrıca Ilgaz Dağı’ndaki Kış Sporları Tesisleri ilin ekonomisinde önemli yer tutmaktadır.
Kastamonu yer altı kaynakları yönünden de zengin olup, Araç ve İnebolu’da çimento hammaddesi, Azdavay’da kil ve taşkömürü, Bozkurt’ta civa, Daday’da kuvarsit, Küre’de Bakır, Taşköprü’de kaolin, Tosya’da da manganez ve linyit yatakları bulunmaktadır.
Kastamonu ve yöresinde yapılan arkeoloji ve yüzey araştırmaları, Paleolitik Çağdan itibaren yörede bir yerleşim olduğunu göstermiştir. Gölköy’de ele geçen buluntular Orta Paleolitik Çağda bir yerleşim olduğuna işaret etmektedir. Kastamonu’da İlkçağda yerleşim olduğunu anıtsal kaya mezarlarından anlaşılmaktadır. Kaya mezarlarının 3 tanesi, İsmail Bey Camisi bitişiğindeki Şehinşah Kayası denilen kaya bloğunun çeşitli yüzlerine oyulmuştur. Ayrıca kentin diğer ucunda, güneybatısında, Oyulmuş Kaya denilen bir kaya mezarı daha bulunmaktadır. Bunun anıtsal ön yüzü, bir tapınağın ön yüzüne benzetilmişse de sütunları zamanla aşınmıştır. Bu kaya mezarları, MÖ.700 dolaylarına tarihlendirilmiştir. İl sınırları içerisinde Pompeipolis (Taşköprü), Kytoron, Aigialos ve Abonou-ionopolis (İnebolu) antik kentleri bulunmaktadır.
Hitit kaynaklarında Pala ve Tumana olarak bu yöreden söz edilmiş oluşu Hititlerin bölgeye yerleştiklerini göstermektedir. Kastamonu yöresi, MÖ.XVIII.yüzyılda Gas’ların yurdu olarak isimlendirilmiş ve onları Hititler izlemiştir. Hititlerden sonra Frigyalılar, Kimmerler ve Lydialıların egemen olduğu bölge, M.Ö.IV.yüzyılda Perslerin eline geçmiştir. M.Ö.IV.yüzyılda Büyük İskender Anadolu’nun büyük bir bölümü ile Kastamonu yöresini’de egemenliği altına almıştır. İskender’in ölümünden sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö.I.yüzyılda Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Uzun süre Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu, M.S.395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) toprakları içerisinde kalmıştır. Romalıların bu yörede kurduğu Paflagonia isimli eyaletin merkezi olan Pompeipolis Höyüğü bugünkü Taşköprü ilçesinde bulunmaktadır. Bizans hanedanı Komenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu kalesi XII.yüzyıla tarihlendirilmiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklu kumandanı Tutak Bey’in yönetimindeki kuvvetler Kastamonu yöresine kadar gelmişlerdir. Kastamonu’nun Anadolu Selçukluları egemenliğine geçmesi Süleyman Şah zamanında olmuştur. Komutanlarından Emir Karatekin 1075 yılında Çankırı ve Sinop’un yanı sıra Kastamonu’yu da Bizanslılardan alarak Selçuklulara bağlamıştır. Haçlı Seferleri sırasında 1096’da Selçuklular Anadolu’nun iç bölgelerine çekilmek zorunda kalmışlar ve Kastamonu çevresi yeniden Bizans hakimiyetine geçmiştir. Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş Tekin zamanında, 1105 yılında Danişmentlilerin eline geçen yöre, 100 yıla yakın bir süre Danişmentlilerin idaresinde kalmıştır. I.Kılıçarslan’ın oğullarından Melik Arap 1126’da Kastamonu yöresini yeniden ele geçirmişse de yöre Bizanslılar ile Selçuklular arasında sürekli el değiştirmiştir. Selçuklu Sultanı İzzettin Mesut’un 1155’te ölümü üzerine oğullarından Şahinşah yöreye Melik olmuştur. Alaeddin Keykubat zamanında Kastamonu bir uç merkezi haline getirilmiştir. Selçuklular Sinop’ta bir tersane kurmuş ve bunun sonucu olarak da Kastamonu Kuzey Anadolu’nun önemli bir vilayeti konumuna gelmiştir.
Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra Candaroğulları yöreyi egemenlikleri altına almışlar ve 1392 yılında Kastamonu Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra Sinop’ta yaşayan İsfendiyar Bey yöreye hakim olmuştur. Osmanlı birliğini yeniden kurmayı başaran Çelebi Sultan Mehmet İsfendiyar Bey’i kendisine bağlamış ve Candaroğullarının Osmanlılara katılmasını sağlamıştır. Bunun ardından 1461’de Fatih Sultan Mehmet zamanında yöre, kesin olarak Osmanlı toprakları içerisine alınmıştır.
XVI.-XVII.yüzyıllarda Kastamonu yöresi Celalî Ayaklanmalarından etkilenmiştir. I.Dünya Savaşı sonrasında işgale uğramayan Kastamonu’da Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ve Kastamonu Müdafa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti adı altında örgütler kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan ve diğer yerlerden kaçırılan silah ve mühimmat, Ankara’ya ulaştırılmak üzere İnebolu iskelesine getirilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra il konumunu sürdürmüş ve Atatürk 23 Ağustos 1925’te Kastamonu’ya gelerek Kıyafet ve Şapka İnkılâbını burada başlatmıştır.
Kastamonu’nun belli başlı tarihi eserleri; Kastamonu Kalesi, Atabey Camisi (1273), İbn Neccar Camisi (1353), İsmail Bey Külliyesi, Nasrullah Camisi (1506), Yakup Ağa Külliyesi (1547), Sinan Bey Camisi (1571), Şeyh Şaban-ı Veli Camisi (1580), Duruçay Köyü’nde Halil Bey Camisi (1363), Kasaba Köyü’nde Mahmut Bey Camisi (1366), Karanlık Evliya Türbesi, Atabey Türbesi, Müfessir Alaaddin Türbesi, Terziköyü’nde Adil Bey Türbesi, Hatun Sultan Türbesi, Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi, Pervaneoğlu Ali Şifahanesi (1272), Münire Medresesi, Deve Hanı, İsmail Bey Hanı, Durağan Hanı, Elmayakası Köyü’nde Atabey Hanı, Urgan Hanı, Arabapazarı’nda Çifte Hamam, Nasrullah Köprüsü (1506), Saat Kulesi (1891), Mimar Kemalettin üslubunda yapılmış Vilayet binası, Lise ve Müze binaları, Kastamonu sivil mimarisi örneklerinden ahşap evler, Burhan Küçük evi, Daday Köpekçioğlu Konağı, Balabanlar Konağı ve köylerdeki geleneksel mimariyi yansıtan evler dikkati çekmektedir. Ayrıca ilde mağara ve mesire yerleri bulunmaktadır.